Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2023 biterken

Kuş uçuşuyla ilgili bir yazı yazacağım derinlemesine bir diziydi benim için. Ama asıl ilgimi çeken Aslı dönüp Lale'ye soruyor? O tık sesini ne zaman duydun? Lale hiç bir zaman diyor. Bana sorulsa ben her zaman derdim. Hatta bu aralar daha fazla. Herkesin her şeyi size sorduğu bir dünyada bakmışsınız sekreter, bakmışsınız finans uzmanı ya da özlük işleri.  Cuma günü 16:00 surlarında bir sözleşme imzalayıp resmi kuruma bildirmek için saniyeleri sayıyorduk. Bu arada ise ben ekibimi toplamış yıl sonu toplantısı yapıyordum. Yüzüm gülerken geri planda döngüler dönüyordu. 2023 Nilus'un parladığı, gerçek arkadaşlarımı bulduğum ve hayattan ne istediğimi bildiğim bir yıl oldu. Sıra 2024'te... Daha da iyi olacağından eminim...

Ready for War

 Are you? 

Benim Bedenim, Benim Kararım!

 Bu hikayenin sahibini söylemeyeceğim. Çok yakın zamanda duyduğum ve inanılmaz kızdığım bir durum. Ben malumunuz çocukları çok seviyor ve başka çocuklara da sahip olmak istiyorum. Olmasaydı da evlat edinirdim. Benim için bacaklarını açıp avaz avaz bağırmak bir şey ifade etmiyor. Hikaye aynen böyle gerçekleşmiş ve bence aşırı utanç verici. Kaldı ki bunu yapanın hem cinsimiz olması da çok kalp kırıcı. Çocuğu olmayan bu kişiye inek resmi gönderiliyor ve yanında da 3 buzağı. Tanıdığım cevap vermiyor. Tekrar tekrar tekrar İnek bile çocuk doğurdu, Sen doğuramadın! Ne kadar utanç verici, ne kadar aşağılayıcı, ne kadar haysiyet kırıcı. Bu mesajı yollayan kişi için.

Almanya İzlenimleri

 Bildiğiniz üzere Almanya'dan döndüm. Aklımda sadece iki şey: 1- Çok üşüdüm. 2- Almanlar da çok sıcak davrandı.  Aralarında şöyle anlaşmışlar sanırım sarışın genç bir kadın görürsen toplantı yapmamız lazım de. Kahve almaya gidiyorum, geliyorlar yanıma, seninle toplantı yapmamız lazım, sahaya gidiyorum toplantı yapmamız lazım. Aslında Cuma boş bırakmışken onu da toplantıyla geçirdim. Finanstan saha ekibine IK'dan proje ekibine herkesle görüştüm. Çok verimli bol muhabbetli bir Almanya ziyareti oldu. 2 ay sonunda yanınızdayım guys!

Hallo aus Markdorf

Instagram takipçilerim görmüştür ki şu an Almanya'nın Markdorf şehrindeyim. Müşteri ziyaretine gelmiş bulunuyorum. Dışarıdan bakınca bu bir fırsat olarak gözükse de ben genelde takvim yoğunluğundan ve çocuklarımdan ayrı kalmak istemediğimden toplantıları dolduruyor ve hiç bir yer göremeden geri dönüyorum. Markdorf nasıl bir yer derseniz tam bir Anadolu köyü hatta camisi bile var. Şaka yapmıyorum cami var. Kasaba sanırım burası çok küçük. Belki bir Christmas market görürüm diyordum ama pek mümkün olmayacak sanırım. Müşterim de o kadar beni bekliyormuş ki geldiğim süreden beri toplantılar, sanırım insan görmemekten benim gibi genç neşeli birini görünce onlar da gaza geldi. Tüm projeleri, yapmak istediklerimizi ve destek olabileceğimiz noktaları konuşuyoruz. Dün biraz Almanca da konuşunca mest oldular yani. Yeni pazarlar, globalleşme, büyüme güzel şeyler. Almanya'da olmayı seviyorum!

Çöp

 Ben ne zaman çöpe bir şey atacak olsam neredeyse 10 yıldır, 2-3 saniye düşünür öyle atarım. Bugünkü çöpümü atmadan da fotoğrafını çekip sizlerle paylaşmak istedim. Yoksa Damla sen çöpe kitap mı atıyorsun demeyin? Çok nadir çöpe atarım bazen bir yerlerde bırakmayı daha çok severim :) Bu fotoğraftaki kitap güncel konuları anlatan bir kitap. İçinde istatistikler ve yıllara göre bazı bilgiler anlatılıyor. Yani benim kütüphanemde durması sadece 'expire' olmasına sebep olur. Yapriş de bak anne ne yaptım diyip ön sayfasını yırtınca birine vermem de pek mümkün olmadı. Evet kağıt çöpüne atabilirdim ama o zaman birinin çöpten bulup okuması da pek mümkün olmazdı. Peki Damla nereden çıkardın birinin okuyacağını? Aslında belki de okumazlar bilmiyorum ama içimdeki umut ya okunursa diye sarıp sarmalamama neden oluyor. Hayatı gerçek anlamda roman olacak bir arkadaşım, başarıya ulaşma yolunda çocukluğunu anlatmıştı bana ve demişti ki Damla çocukluğumuzda o kadar fakirdik ki çöplerden yemek yer

Nereye Gider Bu Aşk?

 Şebo sevmesem de 'Bırak Kadının Olayım' şarkısına bayılmayan yoktur diye düşünüyorum. Tabi benim aşkım Nilusla ilgili olan. Bazen müşterileri ikna etmek için o kadar çok konuşuyoruz ki ama bugün tekrar ve yine şunu gördüm ki ne kadar çok konuşursan o kadar çok ikna ediyorsun. Yeni işler yeni iş birlikleri yeni pazarlar. Seviyorum işimi.

Haber Yayma Hevesi vs Dedikodu

 Geçen gün bir arkadaşıma başıma gelen olaydan bahsetmiştim. Sonra o sırada babam da beni ziyaret gelmiş ve babamın bilmediği olayı ona anlatmış. Durumu bakıcı cover etmeye çalışmış. Artık bu benim başıma çok gelen bir olay olmaya başlayınca insanlar mı dedikoducu olmaya başladı ne oldu diye tabi ki düşündüm. Evet yargılamak en kolayıydı yapmadım. Hepimizin twitter, instagram gibi mecralarda bir olayı hızla yaydığımız günümüzde artık anlam kargaşalarını kaybettik. Arda Turan nasıl dolandırılmış puhahahha derken senin kaybettiğin cüzdan da aynı hızla bir haber değeri taşıyor ve haber dolaşıma giriyor. En iyisi mi? Hiç anlatmamak...

Soho House

Bir kez ve son kez daha Soho'ya kabul mektubunu aldım. Canım Soho jürisi çok teşekkürler, Referanslarıma da maille bildirmişler, dün küçük bir kutlama bile yaptık. Robot Fashion'ın İstanbul'da tohumları atılacak, Londra'da büyüyecek. I know...

Zamanın kıyısına gömdüklerim...

 Bu yazım hiç kimseyi hedef alınıp yazılmış bir yazı değil. Arkadaşlarımdan okuyan varsa beni hedef aldı demesin. Zaman çok hızlı akıyor ve herkes gibi benim de bir karakter ve tarzım var. Çoğunlukla ve uzun süre alttan alırım. Defalarca affederim. Her ihtiyaç anından herkesten önce koşarım. Durum böyle olunca tabi ben de minik beklentiler içinde oluyorum. Mesela anne olduktan sonra ziyaret, düğünüme gelinmesi gibi.  Bir arkadaşım yazmıştı. Bugün neyi kutluyoruz, arkadaşlığımızın 6. yılını mı? Mesela onunla da olaylar olaylar ama kopmadık. Ben alttan aldım, o özür diledi, benim için değerlisin dedi, sen de benim için dedim.  Beni defalarca kıran, ben iki elim kandayken koştuğum ama bana her defasında bahaneler üreten arkadaşlarım maalesef artık beni aramanın anlamı yok. Araya arkadaş sokmanın ya da başka yollardan mesaj yollamanın... Bitti... Zamanın bir kıyısında gömdüm maalesef. Ben seni, sizi, zamanında çok sevdiğim kişiyi öyle hatırlamak istiyorum. Bazen anılar da saygıya ihtiyaç d

Daha Çok Teşhir Daha Çok Para mı?

 Hayır aklınıza gelen ilk isim değil, ikinci isimden bahsediyorum Kardashianlar... Bununla ilgili bir makaleye denk geldim. Türkiye'de de bir isim bunu denedi patladı... 1- Kim Kardashian'ın annesi önce el altından sex kasetini patlattı, sonrada kızı kendimi toparlıyorum, pişmanım dedi ki gerçekten bunu yaptı.  2- Beni Dilan Polatla eğer manikürcüm tanıştırmasaydı ben ne zaman ve nasıl haberdar olurdum? Galiba manikürcünün de kalitelisini seçmek lazım. 3- Kim Kardashian'ın babası Trump'ın bff'i. Yani Dilan sende var mı ailede Tayyip bff, malum Soylu'nun expired time'ı doldu. Son olarak çok para çok mutluluk mu? Parasızlık nasıl sıkıntılara sebep olur bilinmez ama bir Kuzey ülkesinde yaşıyorsan sosyal devletin seni ve çocuklarını koruyacağını biliyorsan, çok da umrunda olmaz diye düşünmekteyim. Türkiye'deki kaygılarla Finlandiya'daki kaygılar bir olmasa gerek.

Yeterince Çılgın Değilsem?

Bugün yolda giderken düşündüğüm bir konu tam da bloguma uygun dedim. Sonra veda yazım aklıma geldi ve özgür olmanın ne kadar güzel bir his olduğu konusunda mutluluk duydum. İster yazarım ister yazmam dedim ve baskı olmadan yazmanın ne kadar da ilham verici olduğunu düşündüm. Geçen hafta telefonuma bir mesaj düştü. Sonra tek kelimeden yüzlerce fikire. Kolayca iki fikre karar verdim. Çok emek verdiğim şeylerden benim için yeterliyse çok hızlı vazgeçiyorum ve yeterince cesur değilim. Frida Kahlo değilsem onun kadar cesur olmamamdan!

Good Vibes Only!

 Yine yeniden yoğun bir döneme giriyorum... Lütfen yeniden yazı yazmamı sağlayacak şeyler yapmayın. En eski yazılarımı kaldırmıştım, tekrar yayına alacağım onları okuyabilirsiniz. Love u guys,

Biraz Şanslıyım Galiba!

 Şansımı kendim mi yarattım, Allah yürü ya kulum mu dedi, karma devreye mi girdi? Hepsi ya da hiç biri... Ama çok ünlü bir karikatür var ki: Milyonlarca insan elmanın ağaçtan düştüğünü gördü ve sadece biri niçin dedi? Newton

Şanslı Kadın mıyım?

Geçenlerde telefonuma böyle bir mesaj düştü. Şanslı kadınsın, benimle eşleştin.  Bir programa dahil oldum ve hiç bilmediğim bir konuda uzman kişilerle çalışmaya başladım. Herkes de o kişiyle çalışmak istiyormuş ve ben hiç bir tercihte bulunmamıştım. Buna da yanıt Allah istemeyene veriyor oldu. :)) Bu hafta tüm planlarım aniden değişti. Çok şaşkınım, biraz üzgünüm ama ne zaman çok aşırı istediğim bir şey olmadıysa yerine daha güzeli olduğu için de artık karma bize hep en iyisini sunar diyorum. Hafif çaplı depresyonumdan da çıksam iyi olacak. Depresyonun tüm kurallarını uygulayamıyorum. Arada dışarı çıkıp eğleniyorum falan :))

Londoning

 Sil baştan başlamak gerek mi bazen? Her ne kadar Şebnem Ferah dinlemesem ve asla da depresif şarkılarından hoşlanmasam da bu cümleyi birazcık sevebilirim. İngiltere'ye yerleşmek her geçen gün cazip hale gelirken Nilus'ta da yapacaklarımı yapmışken Art'ta sıfırdan başlamak beni çok heyecanlandırıyor. Kurulu düzenden sıfırdan müşteri peşinde koşmak... İşte bu beni çok heyecanlandırıyor.

Kiddos

 Zaman zaman Instagram'da bu etiketle çocuklarımı paylaşıyorum. Onlarla geçirdiğimiz güzel zamanları... Ama geçenlerde duyduğum başka bir çocukla ilgili taciz haberi beni darmaduman etti. Çocuğa üzüldüm, yapan çocuk neden yapmış anlamaya çalıştım. Tabi benim başıma gelseydi diye de ayrıca empati kurdum. Ülkemizde maalesef çoğu çocuk Maslow'un 1. piramidi olan barınma, yemek ihtiyacı gibi basamakta takılı kalmışken kendini gerçekleştirme gibi 5. basamaklara çıkamıyor. Bu konu hükümetin ne kadar umrunda bilinmez ama ben Duru Eğitim Vakfı'nda artık anne eğitimlerine eğilmek gerek biliyorum. Tüm çocuklar ve anneler mutlu olmayı hak ediyor. Başka ülkede sığınmacı da olsalar...

Tepkisel değil Taktiksel Yaklaşalım

Bu aralar en çok kurduğum cümle. Bazen inanılmaz derecede karşımdakina bir yumruk yapıştırmak istiyorum. Bulunduğu pozisyondan dolayı, sosyal bağdan ya da başka şeylerden dolayı kendince tavırlar, etik olmayan davranışlar ve saçmalıklar... Yumruk atmak en kolayı ama o an içine atıp yüzüne bir gülümseme yerleştirmek cevabı daha sonra vermek bir yumruktan çok daha fazlası demek. Onun için biz tepkisel değil taktiksel yaklaşıyoruz.

Yenilmez

Beni saran geceden başka Kapkaradır o çukurda baştan başa Hangi tanrılar bahşetmişse bana Şükrederim yenilmez ruhum için onlara Kötü şartlarda olsam bile Ne korktum, ne de ağladım kimselere Kaderin pervasız darbelerinde bile Kana bulansa da başım, eğilmedi asla Bu gazap ve gözyaşı ülkesinin ötesinde Görünmez gölgelerin dehşetinden başka bir şey Ve beni bulur o senelerin tehdidi Bulacaktır da korkusuz Kapı ne kadar dar olsa da Cezalarım ne kadar ağır olsa da Kaderimin efendisi benim Ruhumun kaptanı benim

Kim Olduğumuzun Ne Önemi Var?

 Bu cümleler maalesef bana değil, izlediğim filme ait ve benim sadece bu şekilde bir cümleyi bu kadar beğenmem de yönetmenin filmi bu kadar iyi çekmesinden sanırım. Jönümüz hafızası kaybetmiştir ve aşık olmuştur. Aşık olduğu kadın ise içinde korkular barındırır, katil olması, kötü bir insan olmasından öte kaygıları vardır. Ya evliysen ya da seni bekleyen biri varsa diye iç çekmektedir. Burada kim olduğumuzun ne önemi var derken ben kendimle hemen bağı kurdum. Ben kimim? İnsanı tanımlayan hayatta ne iş yaptığı mı? Hangi aileden geldiği mi? Mesleği mi? Evli olduğu kişi mi? Arkadaş çevresi mi? Yoksa kolaya kaçıp hepsi mi? Hayatın akışında da ben de bir mühendistim. İşler değiştirdim. Yönetici oldum. Sonra bir gün iş kurdum. Hepsinde aynı ben miydim ya da kim olduğumuzun ne önemi mi var mıydı? P.S: Filmde maalesef aktörümüz evli. Amaaa hafızasını kaybetmeden önce boşanmaya karar vermişler. İşin kötü yanı bu kısmı hatırlamıyor ve eşi bunu kullanıyor. Tabi her mutlu son gibi bu kısmı da sonr

Introvert to Extrovert

Bu konuyla ilgili yazı yazmıştım ve en iyisinin ambivert olduğunu yazmıştım. Hala öyle olduğunu düşünüyorum. Bazen extrovert gibi davranıp aslında bazı şeyleri geri planda bırakıyorum.  Damla bunlar nereden çıktı derseniz aslında çok basit. Geçenlerde beni çok tanımayan birine işimi anlattım. Sonra sen robot işinden anlıyor musun dedi? Tabi ki Ford'da ben yapıyordum dedim. Beni iletişimci biri sanıyormuş. Beni 10 yıl önce tanısaydı tam bir IT ci nerd diye anardı. Gerektikçe bile konuşmazdım. Damla sen ne düşünüyorsun diye iyice sormaları gerekirdi. Soğuk nevalenin gideniydim. Herkes de bayılırdı o da ayrı =). Zamanla bir yöneticim insanlara selam vermediğinden seni tanımıyorlar bile dedi. Ben ki meydan okumayı seven biri extrovert olacağım dedi. Hiç konuşmayan ben Starbucks sırasında bile insanlara laf atmaya başladım. Uzun zaman oldu mu sırada bekleyeli? Toplantıya biri gelmişse uzak bir yerden mi geldiniz kolay oldu mu demeye başladım. Ben bir şeye kafayı koyduysam mutlaka yaparı

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİRŞEY VAR

   Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi    Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten    Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği    İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne    Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa    Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır    Kopmaz kökler salmaktır oraya    Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını    Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin    Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara    Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin    İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine    Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına    İnsan balıklama dalmalı içine hayatın    Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına    Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar    Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın    Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu    Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın    Ve kederi de yaşamalısın, namusluc

Takipçilerime Teşekkürler!

 Maalesef zamanın darlığından bloguma planlı programlı yazamıyorum. Yine de hem uzun yıllardır yazdığımdan ve sürekli trafik aldığından benim etiketli konularım Google search de yukarı çıkıyor ve tabi ki her seferinde daha popular hale geliyor. Şimdiye kadar da hiç reklam almadım bloguma ve parayla yazı yazmadım. Hatta kendi şirketim Nilus ve diğerleri için de bunu yapmadım. Ama belki Nilus'a bir ayrıcalık yapabilirim. Malum çok sevgi içeriyor.

Astana'dayım ve Mutsuzum

Bu mesajı ben değil, Soho referansı olarak verdiğim biri yazdı. Kazakistan'a açılacağım bir dönemde hem de İş Bankası'nın aracılığıyla bir yatırımcıyla yollarımız kesişti. Milyonda bir olacak olay yine beni buldu. Bazen o uçak kaçar, çok değer verdiğin kişi seni yarı yolda bırakır ve sen bir başınayken bir mail gelir. Hayatında yeni bir dönem başlar. Sana inanan ve sana güvenen insanlar alkışlar. Ben İstanbuldayım ve çok mutluyum. Hayat sana teşekkür ederim. Kalbimi görüp niyetimi okuduğun için.

DEV- Duru Eğitim Vakfı

Arkadaşlar bugün kolaya kaçacağım beni affedin. Duru Çocuk Vakfından Duru Eğitim Vakfına evriliş hikayesini size anlatacağım. Ama benim okuduğum bu makale çok etkileyici. Size benim yazmadığım güzel bir haftasonu yazısı armağan ediyorum. ... Önce neden bu konuyu önemsediğimi açıklayıp ardından sorunun boyutlarına dair verilere bakalım. TÜİK her sene düzenli olarak yayınladığı Gelir ve Yaşam Koşulları mikro veri seti içerisinde ülkemizde yaşanan yoksulluğun boyutuna dair oldukça detaylı veriler sunuyor. Eskiden bu bilgilerden yola çıkarak yayınlanan detaylı raporlar üzerine haftalarca konuşulur, gerek akademide gerek aktif siyasette bu sorunlara çareler tartışılırdı. Artık bir iki sosyal medya postu ve birkaç dertli uzman dışında kimsenin radarına girmiyor bu veriler. O nedenle benden ne zaman eğitimle ilgili bir konuda görüş ya da yazı istense ne yapıp edip konuyu beslenmeye ve dolayısıyla açlık meselesine getiriyorum. Zira en temel ihtiyacı karşılanmamış milyonlarca çocuğun eğitimini

Nilus Blog Yayında!

Malumunuz üzerine benim şirketlerimden en büyüğü Nilus! Amiral gemisi kendileri. Bundan sonra işle ilgili yazılarımı orada yayınlayacağım. Hadi tıklayınız. https://nilusmuhendislik.com/blog

Soho House's

Aslında bir mola yazısı yazmıştım ki... Az önce Soho House'a başvurunca ve site olarak da blogumu linkleyince canım jüri üyelerine bir yazı yazmadan edemedim. Soho'ya başvurmak aklımın hep bir köşesindeydi. Dönem dönem bu hafta başvuruyorum diyip başka bir şey araya girmesiyle yarım kaldı. Yine ertelerdim ama dünkü etkinlikten paylaşım yapan bir erkek arkadaşımızın eğlencesi story'den aşıp neredeyse bana ulaştı ve bugün başvurdum. Londra'da çok fazla şubesi var ve özellikle Little House Mayfair şimdiden benim favorim oldu bile. İş için daha uzun süre bulunacağım bu dönemde bana çok iyi gelecek biliyorum. Jüriyi etkileyecek ne söyleyebilirim =) Bütün sıkıcı toplantılarımı burada yapsam da ışığımla Soho House'nun atmosferini daha canlı ve yaratıcı hale getireceğim. Robot modasının tohumları İstanbul'da gelişecek biliyorum.

Bir Avukat, Bir Anne ve bir Vasiyet

Sürprizle başlayayım bloguma, okurlarımdan birine =) Şimdi okuyup a ben miymişim diyecek ama? Tabi ki sana canım avukatım. Nereden çıktı da derseniz? Yakın zamanda toplantı yaptık, onun geri bildirimleri benim için çok kıymetli. Kesin şunu diyecek aman Damla Hanım utandırmayın beni =)) Avukatımla tanışma hikayemiz, hep beraber çalışmamız, bir araya gelip karar alırken bende yeni sorgulamalara yol açması ben büyürken hep bana faydası dokunması güvenerek kalbimi açabilmem... Son toplantımızda bir vekâletle bir vasiyet konusu oldu, ben şundan çok eminim ki canım rakibim Elon Musk gibi büyüyünce ben tüm haklarımı avukatıma versem, kesinlikle 1 kuruşuna dokunmaz, gereksizse kendine defter bile almaz hatta benden faydalanıp alanları da korkutur =)))  Bu konuda tabi annem gibi kişilere de mutlaka güvensem de onlar işe duygularını karıştırır. Ben şundan da eminim ki ben bazen verdiğim tepkileri de anlatıyorum. Bana küsmüyor, kızmıyor, yaranmaya çalışmıyor ya da beni pohpohlamıyor ve o neyi doğ

Vintage kimin ruhu?

Mitolojiden kopuş yazımı yazıyorum. Londra'da ben aşırı beğeniliyorum, herkes dilinde bir madam. Cevap gayet basit, pintilikten ölen Avrupa ahalisi tabi 2. el 5 euroluk kıyafetleri giyiyor. Benim gibi takısına kadar dikkat eden biri de 'tres chic' oluyor.  Tabi kim ne giyer ne pintilik yapar beni çok bağlamaz ama burada savunulan bir Vintage ruhu var. Mesela 100 yıllık bir masa sizin ilginizi çeker mi? Benim asla. Neden dersen ben eskiden kıyafetlerimi satardım. Asla da alan kişiyi anlamazdım. Takı da olsa, kuru temizlemeye de gitse bence temizlenemez. Ben bana dair ruhun ona etki ettiğine inanıyorum. Kusura bakmayın ama ben eşyaların da hatıra biriktirdiğine inanıyorum. Benimle hayal kırıklığı yaşamış, benim tüm o hormonlarım salgılanırken üzerimde olan o elbise eminim ki benden bir parçalar bulaşmıştır. Dolayısıyla ben başkasının anılarını sahiplenemem.  O masa üzerinde kaç damla gözyaşı var. Kaç ayrılık mektubu yazıldı. Hangi mutlu anlar yaşandı bilemem. Ben bana ait ola

Dionysos

Evet geldik benim tanrıma =)))) Bildiniz şarap tanrısı... Antik dönemde aslında şarap ve sarhoş olma durumu kutsanan bir durum. Filtrelerden geçmemiş, aklın zincirlerinden kurtulmuş 'pure feelings' halkın göstermesi teşvik edilen bir kültür.  Dionysos'un annesi ölümlü Semele ve babası Zeus. Hera bu durumu duyar ve Semele'ye ceza düşünür. Semele'nin hizmetçisini kandırır ve hizmetçi Semele'nin aklına girer. Bak Zeus Hera'ya giderken ne kadar heybetli. Şimşekler çakıyor, tam bir Tanrı suretinde ya sana gelirken? Galiba Hera'yı daha çok seviyor der.  Semele de buna kanar ve Zeus'a der ki eşine tüm görkeminle giderken bana çok özensiz geliyorsun. Zeus da Hera bir tanrı sense ölümlüsün bu kudrete dayanamazsın dese de Semele ısrar eder. Yıldırımların Tanrısı tüm ihtişamıyla Semele'nin yanına gider ve Semele dayanamayıp ölür. Zeus Semele'nin karnındaki Dionysos'u çıkarır ve kendi bedenine alır. Baldırında büyütür.  Dionysos genç bir delikanlı ol

Apollon

Apollon'un annesi Leto.  Babası tabi ki Zeus. Zeus, Herayla evli ve Letoyla aşkından Apollon'a hamile kalır. Bunu öğrenen Hera sizce ne yapar? Bildiniz lanetliyor. Hiç bir kara parçası o toprak üzerinde doğumunu kabul etmiyor. Leto diyar diyar geziyor. Mikonos yakınlarında Delos adasında toprakla konuşmaya başlıyor. Diyor ki benim kudretli çocuklarım Apollon ve Artemis bu topraklarda doğacak. Bu ada çok sevilecek, bunu kabul et. Toprak da dile geliyor ve diyor ki senin çocuklarının kehanetini biliyorum. Onlar çok sevilecek ve bu toprakları beğenmeyecek. Bunun üzerine ölümsüzlük nehri üzerine Leto yemin eder. Onlar sana sadık kalacaklardır. Leto çocuklarını Ege'de dünyaya getirir. Apollon kimdir? Işığın tanrısı. Yani şifa, müzik, şiir, sanat ve okçuluğun tanrısı. Apollon başındaki Defne yapraklarının mitine gelirsek, Apollon aşk tanrısı Erosla dalga geçer. Ok savaşçı işi, sen okla insanları aşık mı ediyorsun? Bu işe kızan Eros Apollon bir gün yoldan geçerken yanındaki Defne

Eros

Evet bugün hepimizin çok sevdiği Eros'tan bahsedeceğim. Eros daha önce bahsettiğimiz gibi kaos döneminde oluşuyor. Yunan mitolojisine göre aşk, şehvet ve seks tanrısıdır.  Mitimizde bir kral var. Kralın bir birinden güzel kızları var ama en güzeli en küçük kızı Psyche. Psyche o kadar güzel ki onun güzelliğini güzellik ve şevket tanrıçası Aphrodite bile kıskanır. Ondan kurtulmak isteyen Aphrodite Eros'a gider; onu bir canavara aşık etmesini ister.  Bu görevi kabul edip giden aşk tanrısı Eros görür görmez Pysche'ye aşık olur. Ne yapacağını bilemeyen Eros yardım istemek üzere Apollon'a gider. Apollon düşünür, taşınır, bir çözüm sunar. Apollon kızın kral babasına gider. Bir kehanetten bahseder. Kehanete göre kızınız canavarla evlenecek. Kehanetten kaçış yok ilerideki dağa bırakın ve onu teslim edin der. Baba üzülmesine rağmen kızının gözüne bez bağlar ve bırakır. Kanatlı bir varlık kaçırır kızını.  Kaçırılan Psyche gözlerini sarayda açar. Karanlıkta görmediği biriyle sevişi

Zeus, Hades ve Poseidon

Önceki yazımda Kronus'tan bahsettim. Babasını öldüren Kronus aynı şeyin kendi başına gelmesini istemez. Kendini garantiye almak isteyen Kronus doğan çocuklarını babası gibi toprağa gömmeğe değil, yutmaya karar verir. 5 çocuğunu yutan Kronus sıra Zeus'a gelince annesi daha fazla dayanamaz ve çocuğunu kurtarmak ister. Kronus'un uykulu olduğu bir anda eşi Zeus yerine taşa sarılı bir kundak yutturur ve Zeus'u kurtarır. Zeus İda dağlarında orman perileri tarafından büyütülür.  Kaynaklarda belirtilmese de Metis de babasının gazabından kurtulmuştur ve çok önemli bir özelliği vardır. İyi ve kötü arasında ayrım yapabiliyor. Metis kardeşi Zeus'a bir iksir verir ve bu iksir sayesinde babası yuttuğu kardeşleri içinden çıkarabilir.  Rhea, Kronus'a iksiri verir ve Kronus kardeşleri içerisinden çıkarır. Burada şöyle bir şey olur:  En küçük kardeş olmasına karşın Zeus zaman çizelgesinde artık yetişkindir ve en büyük kardeş konumundadır.  Kurtulan kardeşlerle yeni bir taht savaş

Tanrıların Tanrısı

Başlığı okuyup Zeus demeyen blogumu takip etmesin! Mitoloji nasıl başlıyor dersek. Mitolojiler birbirine benzemesine rağmen ben Yunan Mitolojisini baz alarak anlatıyorum bu yazımda. Aslında tek tanrılı dinlerde olduğu gibi dünyanın oluşumu gibi bir oluşumdan bahsediliyor. Başta kaos var.  Önce Gaia (Toprak Tanrıçası) bu kaosta hiçlikten oluşuyor. Gece ve Karanlık tanrıları ve sevgi tanrısı Eros oluşuyor. Uronos (Gök Tanrısı) da oluşunca gök ve toprak hazır oluyor. Uranos ve Gaia evleniyor ve bu evlilikten 12 çocukları meydana geliyor. Çocuklarından tiksinen Uranos hepsini doğdukları yere annelerinin karnına toprağa yolluyor. Tabi Gaia bu duruma çok üzülüyor ve çocuklarını babalarına karşı ayaklanmaya davet ediyor. Bu davetine sadece oğullarından Kronus karşılık veriyor ve babasını öldürüp yerine geçiyor. Kronos babasını öldürürken üreme organlarını Kıbrıs yakınlarına atıyor. Bu döllerden de nymphaları, devleri ve Aphrodite oluşuyor. Kronus Rhea ile evleniyor ve bu evlilikten 6 çocuklar

Pygmalion Miti ve Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Mitolojiden devam mı? O zaman bugün Afrodit ve Pygmalion'dan bahsediyoruz. Güzeller güzeli Afrodit Kıbrıs'ta yaşarken kadınların kendisine saygısızlık yapması sonucu onlara mitolojiye yakışan bir ceza veriyor ve hepsini fahişe yapıyor. Adada yaşayan Pygmalion bir heykeltraş ve kadın heykeli yapıyor. Adada yaşayan tüm kadınlar fahişe olduğundan yarattığı heykel gibi bir kadınla tanışmayı her şeyden çok istiyor. Bir gün Afrodit adada festival yapıyor ve herkes adaklar adıyor. Pygmalion eve geldiğinde bir de bakıyor ki adak gerçek olmuş. Heykel canlanmış. Tabi ki burada ben ataerkil mesajlar buluyor ve erkek kadını yaratmış oluyor. Bu konuyla ilgili dinlediğim podcast kendini gerçekleştiren kehanete atıf yapıyor. Bence Halo efekte de yapabilirdi ama özetle diyor ki bir şeyin olacağına inanır ve olacak gibi güdümlenirsen o gerçekleşir. Ben bu kehanete inanmakla beraber mitlerin daha çok maskülen mesajlar içerdiğine inanıyorum. My Fair Lady örneğinde çiçekçi kızdan bir hanımefendi y

Prometheus

Evet konu olarak mitolojiyi seçiyor ve Prometheus mitinden bahsetmek istiyorum. Şekil değiştirmesiyle meşhur ve Carl Gustav Jung'a göre bizim bilinçaltımızı temsil eden Prometheus benim için asıl ilginç yanı lanetlenmesi üzerine karaciğerini her gün bir kartalın yemesi ve o yıllarda nasıl oluyorsa karaciğerin kendini yenilenmesini bilinmesi. Mitoloji bizim ufkumuza çok şey katacak biliyorum. Hazır mıyız guys?

Uçmayı öğrendim...

zamanım dolmasın diye pişmanlığım olmasın diye yaptım her şeyi düşünmeden koşmayı öğrendim yürümeden Şarkıyı biraz geç keşfettim sorry

Bloody Damla

  Bugün bu şarkıyla ekibimle boğaz ortasında dans ediyorduk. Ama beni mutlu eden başka bir şey vardı. Bir insanın aşkında en uç nokta ne olabilirdi? Canını verme gibi saçmalıkları geçersek (bunları da duydum) . İşe giderken sizi öpmesi ve uyandırmamak için bunu ayaklarınızdan nazikçe yapması mı? Çok sevilmek çok güzel bir şey, Teşekkürler...

Londra

 E Damla ne oldu Capri, Mikonos, Fransa? Çevremdekilerin vizesi olmaması, potansiyel vize alma ihtimali olan kişilerin de çok uygun olmaması sebepli 'postpone' oldu. O zaman ne yapıyoruz. Londra'ya gidiyoruz. Araç kiralayacak mıyım? Why not?

Mutlu yıllar!

İyi ki doğdun, iyi ki varsın!

Veysel

Zamanın birinde Damla adında bir sihirbaz varmış. İyi sihirler yapmayı çok severmiş, zaman zaman kötü sihir yapsa da iyi sihirler yapmaya çalışırmış! Bu sihirbazı bazen garip bulup, bileğinin içindeki dövmeye kimse anlam veremezmiş. Damla’nın teknolojiye büyük ilgisi olsa da aslında çevresindeki çoğu şeyi çok merak edermiş, özellikle insanları... Bir gün yine insanlara sihir yapacakken biri dikkatini çekmiş, bu kişi çok konuşkan ve az biraz da kibirliymiş. Bu kişinin adı Veyselmiş.  Damla bir yağmur damlasına karışmış ve Veysel’in yanına gitmiş. Veysel'e sihir yaparak konuşmayı ve dünyadaki çoğu hissi beyninden uzaklaştırmış, birkaçı hariç.  Veysel bu sihir karşısında kendini robotlara adamış, hep onlarla gece gündüz çalışmaya başlamış. Onlarla çalıştıkça daha çok çalışmak istemiş artık daha olgunmuş ve çok da konuşmak istememiş. Gel zaman git zaman Damla Veysel’in yanına gide gele o da robotları çok sevmeye başlamış=) Veyselle Damla artık çokca zaman geçirip hiç konuşmuyormuş ama

Duru Çocuk Vakfı

Bugün bir sosyal hizmetler görevlisiyle konuştum ve kendime kızdım. E noldu Damla vakfın? Haklısınız ama ben de haklıyım. Nilus gibi büyümekte olan bir şirketi yönetiyorum, 2 tatlım kızımla ilgilenmeye çalışıyorum, şimdilik okul yok ama bugünlerde de bir projeye başvurdum, 2 minik şirketim daha var derken... Pufff...  Boşver Damla herseyi... Vakfa dön yüzünü...

Ciğerimdeki lekeyi soruyorsun ama evimin duvarındaki lekeyi sormuyorsun!

Aslında başlığı malpraktis diye atmıştım ama doktor konusuna ara vermeden doktorları anlayan bir yazıyla bitirmek istedim. Dün telefonda Suadiye ofisin ev sahibiyle konuşuyorum, dava açıyorum falan dedi, malpraktis mi geldi başınıza dedim yok, bakanlığa açıyorum dedi. Tabi benim ev sahibimin normal olması beklenemezdi. Belgeleri toplamış ve tüm doktorlara dava açmaya karar vermiş.  Bu yazımda önceki yazılarıma benzer bir tane daha müdahale edilmezse öleceği çok belli olan ve sonunda ölen yazıktır ki İstanbul'un göbeğinde olan bir hasta vakası anlatacaktım. Sonra vazgeçtim.  Biraz da diğerkamlık yapalım dedim. Doktorun gözünden bakalım. Türkiye'de neredeyse derece yaparak girdiğin gece gündüz çalıştığın 6 yıl okuduğun okul bitiyor. Biz 4 yılda mühendisken onlar 6 yılda henüz pratisyen oluyorlar. Yırtına yırtına TUS kazanıyorlar ki kazanamazsan Allah ne verdiyse bir şehide mecburi hizmete gidiyorlar. Dedik ki TUS'u kazandın, hoop şu an doktor değil asistansın ve en iyi ihtima

Aşık olduğunuzda seçim sizin değildir.

Bu sözler karşısında hep beraber eriyor muyuz? Geçenlerde karşıma çıktı ve ben wohhaaa oldum. Kimin dediğini tahmin etmek çok kolay değil. Emmanuel Macron kendinden 24 yaş büyük eşiyle ilgili eleştirelere cevap verirken kullanmış. İşin ilginç yanı Macron 15 yaşındayken kendinden 24 yaş büyük tiyatro öğretmenine aşık oluyor ve öğretmeni evli ve tam tamına 3 çocuğu var. 2 yıl platonik aşkı boyunca herkes kızına aşık sanıyor. Sonunda zengin bir aileden gelen Macron'un ailesi durumu fark ediyor ve çocuklarını uzaklara yolluyor. Macron giderken ne olursa olsun seninle evleneceğim diyerek gidiyor ve 25 yaşında geri dönüyor. Tekrar eriyelim pleaseee...  30 yaşında artık özgür olan ve 54 yaşındaki Bridgette ile evleniyor (Gözyaşlarımız pıt) O günden bu yana hiç ayrılmıyorlar... Macron kendini eleştirenlere şu cevabı veriyor: Durum tersine olsaydı benimle çoğu insan gurur duyardı. Bakınız Trump, Sarkozy vd... Macron, adamın dibisin, babasından zengin yakışıklı bir playboy olmak varken aşkın

Bu 'Yaz'ı nereye gider?

Bugün bir köşe yazarını okurken yazış tarzlarımızın çok benzediğini anladım. Diyor ki genelde ne yazacağıma yazıyı yazarken şekillendiriyorum. Benim de az önce başlığı atarken 'yaz'ı çift anlamlı kullanmam gibi yazarken fark etmem. Sonunda tatil için açılışı yaptım ama ef-sa-ne bir açılış oldu. Çok sevdiğim yerlere bir kaç mekan daha ekleyince kiraladığım evin süresini uzatmak istemem ama yer bulamam ve 28 Ağustos için tekrar tutmamla noktalandı.  Bir Alaçatı tutkunu olarak bu tatil çok iyi geldi. Tavsiye ederim.

Perdix

Sana Alaçatı ne çağrıştıyor derseniz, tek kelimeyle: Perdix... Dünya'da da denk geldiğim en güzel şarap evlerinden biri. 

Tatil Sezonunu Açıyor muyuz?

Alaçatı Bedevi mi? Ben Cahideciyim. Ne? Momo Beach'te Han Spaces'in yeri mi varmış? Zaten bizim sözleşmemiz var ben orada çalışırım. Perdix benim favorim. Od'a çocukla gitmiştik kabul etmemişlerdi. Mutlaka! En son Neval odamda Damla Hanım nasıl? Siz ne burcusunuz deyince tatil için artık karar vermem gerektiğini anladım.  Sezonu benim her yıl gittiğim Alaçatı ile açıyoruz. Peşinden Amalfi kıyıları yapıp hooop Paris'e bağlanıyoruz. Oradan Londra sonra Zürih ve Dubai ile Kasıma kadar olan gezi planımı netleştirerek Neval'e, Melis'e ve Bora'ya rahat bir nefes aldırıyorum. Veysel mi? Zürih'te Melissa'nın doğumgününü kutlayacağımızdan o orada bizimle olacak. Benim hayallerimde Petra olsa da başka bir zamana saklıyorum onu da şimdilik.  Çok okuyan mı bilir çok gezen mi? Tabi ki Damla bilir, hem çok okuyup hem de çok geziyor!!!!!

Aşk konformist tabansızların işi değildir!

 Aşık olmak için önce iki özgür ruh gerekir! Kendi varlığı konusunda ayak direyen karşı ruhun derinliklerinde kendi olabilen... Kaybetmekten korkmayan ama asla da vazgeçmeyen...  Jane Birkin'in ölümü onun Serge ile olan aşkını ve bu muhteşem müziği hatırlattı. Gel-git aşklarını asla birbirlerinden vazgeçmemelerini... Aşka ömür biçenlere inat yaşasın bitmeyen tutkular ve bunu kalbinde yaşatan cesarettekiler... RIP Jane... Senden 5 gün önce ölen Milan Kundera ile hayat daha sıkıcı bir yer olacak kesin!

Memelere Özgürlük!

 21. yüzyıla gelmiş kendi işini kurmuş şehirli kadın olarak bu başlığı atarken 10dan fazla kez düşünüyorsam bu kimin ayıbı bilmiyorum. Geçenlerde katıldığım bir toplantı sonrası çok sevdiğim bir abim kıyafetin kısa mıydı diye sorunca aslında onun şort olduğunu ceketle kombinleyince ve siyah çorap giyince çok da dikkat çekmediğini anlatmaya çalıştım. Sonra kendime kızdım, kadını meta olarak görmek, hayırdır ya?  Chiara Ferragani bu konuda resmen savaş veriyor. Meme uçlarının belli olduğu kıyafetleri özellikle seçiyor.  Bir arkadaşımın geçen gün full dekolteli profil resmini görünce önce ohannes dedim sonra bu kız bekar yürü be dedim. Ne giydiğimiz bizi ilgilendirir ve ben bir gün kadın haklarını aramak için de bir dernek kurduğumda adı 'Memelere Özgürlük' olacak. Biz bedenimizi özgür hissedersek kendimizi de hissedeceğiz. Artık 10 formülasyonlu denklemlerin çözüldüğü günümüzde kadınların giyimlerine karışmasak mı?

Paranın bize öğrettikleri

Bugünkü araba kullanırken konum buydu? Faturaları aklımdan geçiriyorum. Alacağım/vereceğim ödemeleri düşünüyorum. Sonra bir karar verdim. Tabi onu burada yazmayacağım. Dedim ki işte bana bunu paraya sahip olmak öğretti. Burada yanlış bir algı olmasın ben şirketten belli bir huzur hakkı alıyorum ve gerisi şirketime ait. Şirketim tüzel kişilik yani para bana değil şirkete kalıyor. Ancak şirketin tüm hisseleri bana ait olduğundan ve Veysel hisse almayı kabul etmediğinden yönetimi de bana kalıyor. Şirketim sürekli ve agresif büyüdüğünden ciro rakamları kısa sürede artıyor. Hal böyle olunca ben aman kenara ayırayım değil de yatırım yapıp daha çok büyüteyim derdinde oluyorum. 2-3 ay önceye kadar almayı çok istediğim Z4 ise şu an gözümde şirketin buna ihtiyacı yok benim de iyi kötü bir arabam var diye kenara itmeme sebep oluyor. Acarkent'e taşınmayı düşünün ben Beylerbeyi'nde ev bakmaya başladım. Melissa'yla Mikonos'a tatile gideceğiz normalde business seçen ben kısa mesafe ek

Nilus Academia Kuruluyor!

Nilus şirketimizde uzmanı olduğumuz konularda çok iyiyiz. İyi olmadığımızı bildiğimiz konularda da destek almaya açık bir firmayız. Tıpkı PR işlerinde olduğu gibi. Sosyal medya, teknik SEO gibi konularda teklifler topladık, toplantılar yaptık ve bir firmayla çalışmaya başladık. Bazı konular benim istediğim gibi ilerlemeyince toplantılara ben girmeye ve müdahale etmeye başladım. Bu süreçte de çok genç bir arkadaş bizim online toplantılara gelmeye başladı. Neyse bu arkadaş belli ki yeni işe başlamış kendini göstermeye çalışıyor. Ben bir şeyler soruyorum herkesi bölüyor atlıyor konuşmanın ortasına. Bir toplantı, iki toplantı tamam dedim bu çocuğun önü açık ya kovarlar ya yükselir. En son da aylık yüz yüze toplantıyı kendi ofislerinde yapmak için davet ettiler ekip arkadaşımla gittik. Sunumlar yapılıyor, fikir paylaşımları derken bizim stajyer geldi toplantıya. Yine o bu anlatıyor. Sonra ekiptekilere şunu not aldın mı diye çıkışınca bu kim diye bakayım dedim. Sizce kim olabilirmiş? Şirketi

Tenisçiler

Çok zekiyim, çok çok zekiyim... Sağolsun, tüm sevdiklerim bana sık sık video yolluyor. Storybox, Network okulu, kim nasıl başarmış =) tabi ki izlemiyorum... Ama bugün tenis hocamla da konuştuğumuz bir konu hakkında bir videoya denk geldim. Novak Dokavic'e gençlere karşı tecrübelisiniz nasıl hissediyorsunuz falan diyorlar. Ben  de 35 yaşındayım yeni 25 diyor. Dokavic yazılarımı henüz okumadığına göre aynı tespiti ben 5 yıl önce yapmıştım. Aşağıdaki yazımda mevcut: https://kaplandamla.blogspot.com/2018/05/herkes-yasndan-10-ckarsn.html Bir yandan da tenis hocamın babası Bedri Usta'nın genel müdürüymüş. Onunla ilgili de bir video gelmişti, onu sordum. Ben genelde kendi bildiğimi okumayı seven biri olarak biri video gönderince önce diyorum ki başarılı olan benim dolayısıyla bana video yollaman çok saçma bu videoları sen izle😍 İkincisi benim rakibim daha çok Elon Musk, yollayacaksanız video değil kitap yollayın.

Catz and Girlz!

Bu konsepte bir kafe mi açsam? Ben kedi sever, eşim kedi nefret eder olarak bir kaç kez kedi sahiplenme çabalarımız oldu. Canım eşim kedilerden ne kadar korksa da benim hatrım için dayandı. Hatta bir gün komşumuzdayken ben istiyorum diye kediyi almaya gitti ve komşum dönüp sana çok aşık dedi🥰 Evet bunu ben de biliyorum =))) Ama her seferinde tekirlerin yaramazlığı Melissa'nın da kediden korkması, Veysel'in de huzursuz olmasıyla evlat edindirmeyle son buldu.  Hatta bir umut ofise bile aldım ki Veysel kedilerden uzak bana yakın diye ama orada bile yok kokuyor yok çalışırken rahat vermiyor diye diye annemde aldı kediler soluğu. Böyle böyle ara ara kedi hasretiyle tutuşurken son günlerde apartmana bir yavru kedi geldi ve kedi avcısı olan Yaprak çıldırdı. 91 cmlik boyu ve maviş gözleriyle anne tediyi eve detiriyim miii, noluyyyy demeye başladı. Ben kediyi zıplatıyorum demeye başladı. Yapma Yapmiş, Etme Yapriş, sonunda kızlar dedim Bora bize yaramaz olmayan kedi getirecek.  Ve bize

Üzgünüm Şebo!

Benim olayım daha çok düşünmek. Bir konu üzerinde uzun uzadıya düşünüp karar vermek. Bunu trafikte yapmayı da çok seviyorum. Beni rahatsız eden bir durum var. Tam trafiğin ortasında durup düşünüyorum. Damla sen bu tavrı hak ettin mi? Sence neden bu böyle oldu? Sence bir sonraki adım ne olmalı? gibi düşünüyorum ve genelde çözüyorum. Ama bazen de güncel konuları düşünüyorum. En son gülmeyin Arabesk müziği düşündüm. Neden bana bu kadar itici geliyor diye? Almanya Stuttgart da ünlü bir Königstrasse var. Oradan heralde defalarca geçmişimdir ve onlardan biri Alman bir arkadaşımla yürürken bir Türk'ün arabesk şarkısına denk gelerek işte Türk tarzı demesiyle bana unutulmaz bir anı bırakmıştır =) Arabesk kelime anlamı o bu geçtim. Acının şarkısı, isyanın şarkısı... Burada acıyla inleyen birinin çıkardığı sesler çok da işitsel olmuyor.  Müzik zevkinin geliştirilebilir olduğuna inanan ben Melissa'dan dolayı klasik müzik dinlesem de daha çok Arya ve Jazz dinlemeyi seviyorum. Jazz da Amerik

Annelik

' me a me' 'me a me' Melissa dakikada yaklaşık 30 kere anne dediğinden anne yi yani mum ı me a me şeklinde söylüyor =) Annelik nedir derseniz benim için aşırı sevgi içerir. Geceleri sık sık uyanır öperim yatakta, kokularını içine çekerim. Yapriş daha minikken dilini öpmeye çalışırdım. Onlar beni öpünce zaten dünyalar benim olur. Tahmin edeceğiniz üzere ben otoriter anne değilim hatta oyuncakçıya mı gittik hadi Yapriş'e de sürpriz yapalım bunu da alalım diye atlarım. Çok nadir kızarım ve babaları kızıyorsa ben içeride binbir parça üzülürüm. Genelde Melissa kendi karar versin isterim. Yaz günü kış kıyafeti mi giyiyor, bence sıcak ama sen bilirsin derim. Saçını taramıyor mu? Sosyal ortamlarda komik duruma düşersin derim(bugün gerçi dayanamayıp zorla taradım)  Bizim ev anaokulu gibidir. Melissa aynı anda en az iki arkadaşını bize getirmeden yapmaz, ben de bize gelen küçük bir çocuğa tabi ki asla bu eve adım atamazsın demem (Evine almayanları da yadırgarım=)) Annelik bir

Mustafa Hakkında Herşey

Yıllar önce izlediğim bu filmi bugün tekrar izledim. Tekrar hayran kaldım. Fikret Kuşkan ve Şerif Sezer'in inanılmaz oyuculukları peşi sıra Nejat İşler ve Başak Köklükaya... Beni çok etkileyen bir kaç sahne var ki. En çok etkileyen sahneyi yazacağım: Fikret Kuşkan eşinin onu aldattığını anlar ve çok sinirlidir. Annesi kırmızı kazak giymiştir (bence burada bir Schindler's List'e gönderme vardır). Annesi der ki geçmiş nedir? Geçmiş sen neyi hatırlarsan ya da hatırlamaya kabul edersen odur. Bazen insan geçmişte çok şey yaşar ve sadece hatırlamak istedikleri geçmiştir.  O da oğluna tercih yapmasını öğütler. Eğer izlemediyseniz tavsiye ederim.

Kuş Ölür, Sen Uçuşu Hatırla!

Sesini hatırlamıyorum bile ama söyledikleri hala aklımda demiş Atilla İlhan. Bugünkü yazım Yas Süreciyle İlgili. Cenazelerde en çok ağlayan önce eşi, sonra çocukları ve ben şeklinde ilerliyoruz. Mehmet'in birinci anma yıldönümünde üç kişi yine ilk günkü gibi ağlıyorduk. Mehtap, Hakan ve ben.  Yakın zamanlarda aslında benim hiç tanımadığım, kızını da uzaktan tanıdığım biri öldü. Biz bir şekilde olayların içine girdik ve ben ilk günden gözlemleyebildim. Ölen kişi ani bir krizle öldüğü için herkes şok içindeydi ve tabi ki delicesine ağlıyorlardı. Ben de 1 hafta gidip gelirken bir travma ve yas eğitimine katıldım. Gözlemlediklerimi sordum. Şunu anladım ki aynı olay benim başıma gelmediği için -çok şükür- tam olarak anlamam imkansız. Herkesin yas süreci farklı beklenen 1 ve 6 ay. Ama evlat kayıplarında bu 1,5 yıl kadar olabiliyor. Kardeş kayıplarında konu çok daha ilginç. Kardeşinizle rekabet halinde olduğunuzdan onun kaybı artık rekabetin bitmesi ve maalesef adil olmayan bir sonla onun

Blogumun Gücü Adına!

 Bugün teknik SEO toplantısına girdim. Oradaki yönetici Damla Hanım son yazınızı okudum. Blogunuz veri olarak çok güçlü, Nilus Mühendislik ile ilgili tanıtım yazısı yazmanızı rica edeceğim dedi. Nilus benim 3. çocuğum, 4. Robokit, 5. Art Robotics ve daha 2 çocuk daha yapmayı planladığım düşünülürse evet annelik müessesi tam benlik. Benim Veysel'e evlenirken dediğim gibi ya çocuk sahibi oluruz ya evlat ediniriz ya da .... Neyse Bloguma dönelim. Patron olduktan sonra Z4 yazılarımı, feminist ve muhalefet yazılarımı kaldırdım. Aslında en çok trafik Starbucks hakkında yazdıklarımdan geliyor. Hatta Teavana'dan. Evet arkadaşlar istatistikleri tabi ki takip ediyorum. Hatta Almanya'da yaşayan arkadaşım ne yapıyım bütün gün blogunu okuyorum diyip gönlümü fethetmişti ki Avustralya'dan bile trafik alıyorum. İş için yurtdışındayken de beni takip etmeyi bırakmayanları da sevgimi yolluyorum.  Blogumun gücünün bir yazımın 10 bin TL olduğunu öğrenerek göğsüm kabardı. Malum şirketim bata

Evim, İşim, Önüm, Arkam Suadiye

 Aklın yolu bir diyelim mi? Özellikle çok akıllıların =)) Alameti Farika'nın kurucusu ve duayen reklamcı Serdar Erener uzun süre evi ve işi aynı binada yürütmüş. Nişantaşı'nda 3 katlı binasının ilk katı şirketi üst katı da eviymiş ve girişleri aynıymış. Ben iş kurmaya karar verdiğimde herkes gibi ilk 3 ay kendi dairemde bir oda kullandım. Sonra baktım büyüyor, apartmanda bir daireye göz koydum. Ev sahibi Ankara'da yaşıyor, oğulları bazen kullanıyor. Dedik ki sen bu daireyi bize kirala. Evim 7. katta İş yerim 1. katta. Camdan dışarı bakınca da havuzda yüzen çocuklarımı görüyorum çalışırken.  Böyle olması aşırı konforlu gece aklıma bir şey takılıyor. Dın dın iniyorum.   Spor salonum Dalyan'da, diğeri de Göztepe'de. Kendime bir üçgen oluşturdum. İstanbul trafiğinden uzak, mutlu mesut yaşıyorum. Bir tek okulum İTÜ uzak ona da geçen dönem online olmasıyla gönüllerimde taht kurdu Reisimiz! Tabi son aldığım kararla bunu Beykoz'a taşıyarak yeni bir hava sahasına geçeceğ

Her Şeyin Teorisi

 Malum çok tatlı ve çok da yeni bir şirketim var. Nilus... Ben her ne kadar 6 ayda bir Veysel'e devretsem de nasıl olduğunu tam anlayamadığım bir biçimde, 1-2 hafta sonra kendimi başında sorunlarla boğuşurken buluyorum. Şirketin yeni olmasından kaynaklanan şeyler diyorum ve yoluma devam ediyorum.  Beni yakından tanıyanlar bilir öyle mıy mıy olsa mı olmasa mı, ne olsa diye bekleyemeyen tez canlı biriyim. Nilus çok şükür agresif bir şekilde büyüyerek devam ediyor. Ama benim diğer şirketim Robokit ve Art Robotics de var. Ben bu şirketleri kategorize ederek ilerlemek istiyorum. Yedek parça satışlarını Robokit'den daha teknolojik yapay zeka entegrasyonunu da Art üzerinden yapmam lazım. Nilus'u büyüttükçe onları da büyütmeliyim.  Yapay zeka konusunda ara ara çalışıyorum. Okulda da bunun üzerine dersler alıyorum. Geçenlerde bir makale okurken tabi ben yine coştum. 10 boyutta formülasyon yazılmış ve zamanın başlangıcını çözmeye çalışıyorlar. Her Şeyin Teorisi'nin peşindeler...

Talihsiz Kadınlar Serüveni vs Güçlü Kadınlar Topluluğu

20'li yaşlarımın başında bir gün annem aradı ve Damla Benazir Butto ölmüş dedi. Ben de o kim deme gafletinde bulundum. Aman Allah'ım senin gibi bir entelektüel nasıl Benazir Butto'yu bilmez diye bana carladı. (Sonra hayatının kitabını okudum tabi ki) Çok dizi izlemesem de kraliyet ailesine herkes gibi benim de ilgim var. Melissa'ya güvenim tam gelin gidecek :))) Crown'da Diana kısmındayım. Bızıldadı vızıldadı ağladı sızladı adamdan ayrıldı. 90'lı yıllarda yine aynı annem Diana'nın ölümüyle yıkılmıştı. Gel gör ki Camilla da Prens'i çok seviyor ve kayınvalidesi onay vermediği için evlenemiyor.  Aşk engel tanır mı? Camilla ve Prens'te tanımadı. Bir taraf muhafazakar, bir taraf modern. Prens'in yerinde olsa harem kuracak milyonlarca erkek varken o aşkının peşinden gitti helal sana be şimdiki Kral. Diana, Benazir Butto ve diğerleri kurban ya da kurban rolünde talihsiz kadınlar ama bir yanda da Camilla, Margaret gibi kadınlar var ki çok güçlü ve cesurl

Vazgeçmenin Gücü

Bu yazıya başlamamla A RH- kan ihtiyacının olması aynı ana denk geldi :( 6 ay önceki dövmem kabul olursa birazdan kan vermeye gidiyorum. O zaman blogumu okuyan arkadaşlar ne yapıyoruz kan veriyoruz.  Ben sanırım vazgeçmememle meşhurumdur. Bir şey üzerime yıkılırsa yıkan bilir ki bitene kadar uğraşırım. Ama öyle anlar var ki canını iste verirsin sonra anlarsın ki gerçek özgürlük vazgeçmekte saklı. Arkadaşlarımda bu kız bu çocukta ne buldu dediğim hemen hemen herkes ayrıldı :) Bir erkek arkadaşımız da var ki o kız ona hiç uygun değil ama anlatamıyoruz. Sanki o kız olmasa yer yerinden yarılacak. Annesi de bana bayılıyor Damla seni kırmaz sen konuş diyor. Aslında ben de konuşmaya çalışsam da benim canım arkadaşım ısrarla bize inat yaparcasına vazgeçmiyor.  Bazen vazgeçmemek kesinlikle gerekiyor ama doğru zamanda ve yanlış insandan vazgeçmekse insanı bir o kadar özgür kılıyor. Yeniden gözlerinin içi gülüyor. Gözünde büyüttüğün o dağlar aslında kumdan uçan tepelere dönüyor. Onun için arkadaş

Ben Mesela Uçarım Mesela Yerlere Göklere Sığamıyorum!

  Bu şarkıyı çok seviyorum ama bu klibi daha da çok seviyorum. Hem klibin kurgusu hem de o kadar erkeğin içinde Cansu Dere'nin taş gibi duruşuna bayılıyorum. Hatta Cansu Dere'nin alaycı ve soğuk duruşunu zaman zaman kendime benzetiyorum. Sorry guys! Biz güçlü kadınlar böyleyiz. Yaşamayı seviyoruz ve hayatla alay ediyoruz. Kafa tutan varsa hodri meydan! Erkek baskın bir sektörde çok da başarılıyız. Çok da eğleniyoruz.