Sesini hatırlamıyorum bile ama söyledikleri hala aklımda demiş Atilla İlhan. Bugünkü yazım Yas Süreciyle İlgili. Cenazelerde en çok ağlayan önce eşi, sonra çocukları ve ben şeklinde ilerliyoruz. Mehmet'in birinci anma yıldönümünde üç kişi yine ilk günkü gibi ağlıyorduk. Mehtap, Hakan ve ben.
Yakın zamanlarda aslında benim hiç tanımadığım, kızını da uzaktan tanıdığım biri öldü. Biz bir şekilde olayların içine girdik ve ben ilk günden gözlemleyebildim. Ölen kişi ani bir krizle öldüğü için herkes şok içindeydi ve tabi ki delicesine ağlıyorlardı.
Ben de 1 hafta gidip gelirken bir travma ve yas eğitimine katıldım. Gözlemlediklerimi sordum. Şunu anladım ki aynı olay benim başıma gelmediği için -çok şükür- tam olarak anlamam imkansız. Herkesin yas süreci farklı beklenen 1 ve 6 ay. Ama evlat kayıplarında bu 1,5 yıl kadar olabiliyor. Kardeş kayıplarında konu çok daha ilginç. Kardeşinizle rekabet halinde olduğunuzdan onun kaybı artık rekabetin bitmesi ve maalesef adil olmayan bir sonla onun kazanması demek oluyor. Artık anne babanın da en sevgili çocuğu o oluyor. Anne-baba kayıpları demek ölümle aranızdaki sıranın da kalkması ve artık sıranın sizde olduğu hissi yaratıyor.
Gelelim travmayı yaşayana nasıl yaklaşmalı. Güçlü ol. Gelen gidiyor. Bizimkiler de erken gitti(Bunları orada duydum). Hiç bir işe yaramıyor. Onun yerine babanla çok güzel anıların vardı. Size imrenerek bakardım demek kısmen daha etkili. (Eğitimde öğrendiğimi cenaze evindeki duada söyledim: Babanla anlaşılan çok güzel bir ilişkiniz varmış. Kızı onu duyunca gözleri pırıldadı bir an.)
Bizim örf ve adetlerimizde olan cenaze evini boş bırakmama, yemek götürme gibi davranışlar çok değerli. Zorla yedirin içirin dikkatini bir nebze de olsa dağıtın diyorlar.
Sevdiklerin en korktukları onların görüntülerini, seslerini, gülüşünü unutmasıymış. Şairin dediği gibi sesini hatırlamıyorum bile ama söyledikleri hala aklımda...
Yorumlar
Yorum Gönder