Ana içeriğe atla

Ciğerimdeki lekeyi soruyorsun ama evimin duvarındaki lekeyi sormuyorsun!

Aslında başlığı malpraktis diye atmıştım ama doktor konusuna ara vermeden doktorları anlayan bir yazıyla bitirmek istedim.

Dün telefonda Suadiye ofisin ev sahibiyle konuşuyorum, dava açıyorum falan dedi, malpraktis mi geldi başınıza dedim yok, bakanlığa açıyorum dedi. Tabi benim ev sahibimin normal olması beklenemezdi. Belgeleri toplamış ve tüm doktorlara dava açmaya karar vermiş. 

Bu yazımda önceki yazılarıma benzer bir tane daha müdahale edilmezse öleceği çok belli olan ve sonunda ölen yazıktır ki İstanbul'un göbeğinde olan bir hasta vakası anlatacaktım. Sonra vazgeçtim. 

Biraz da diğerkamlık yapalım dedim. Doktorun gözünden bakalım. Türkiye'de neredeyse derece yaparak girdiğin gece gündüz çalıştığın 6 yıl okuduğun okul bitiyor. Biz 4 yılda mühendisken onlar 6 yılda henüz pratisyen oluyorlar. Yırtına yırtına TUS kazanıyorlar ki kazanamazsan Allah ne verdiyse bir şehide mecburi hizmete gidiyorlar. Dedik ki TUS'u kazandın, hoop şu an doktor değil asistansın ve en iyi ihtimalle 4 yıl sonra uzman doktor olacaksın. Radyolojideki asistan örneğinde verdiğim gibi günde 100 vaka geliyor ve sen maksimum 4-5 tanesini danışabiliyorsun. E sen uzman değildin asistandın. Hata yapınca da hocan karşına geçiyor ve sen katilsin diyor.

Geriye sayıyoruz, mühendislik fakültesini bitirdin, normal bir işe girdin, 3 yıl sonra şef ve altında araban. Katil de değilsin hatta yazdığın programlardan dolayı kahramansın.

Hata sistemde mi? Google'dan öğrendikleriyle kendini yarı doktor sanan da mı? Birinci basamak sağlık hizmetini sağlayamayan hükümette mi? Yoksa doktorda mı?

Benim kuzenim zorunlu hizmetim umarım Anadoluya çıkmaz diyor. İmkanların kısıtlı olduğu, kimseye danışamadığın, cahillikle mücadele ettiğin ve benim annem olsa bu tedaviye izin verirdim dediğin ortamdasın.

Ama ben sana doktor olma demiştim demeyeceğim =)))) Tıba çok ilgin varsa diş hekimi ol dememiş miydim?






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

'Girişimde Kadın Gücü'yüm!

Girişimde Kadın Gücü Projesini en başarılı olarak tamamlayan iki kadından biri olarak tecrübelerimi sizlerle paylaşmayı görev bilirim. Türkonfed'in yürüttüğü İş Bankası'nın desteklediği Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi(UN Women) tarafından organize edilen girişimci kadınların değişen ve dijitalleşen dünyada iş geliştirme süreçlerine daha hızlı ayak uydurmalarına destek olma amacıyla ilk fazı tamamlanan bu projenin bir parçası olmak benim için onur vericiydi. Projenin ikinci fazı 2024-2026 ise henüz başladı.  Yukarıda bahsettiği gibi projenin ilk fazı 2022-2024 bitti. Benim gibi programa katılan birbirinden harika 5043 kadınla 2 yıllık süreçte bazen omuz omuza bazen de gece bilgisayar başında tamamladık. Şimdi ikinci fazı başlayacak olan bu projeye katılmak isteyecek kişiler için kendi deneyimlerimi yazmak istiyorum. Proje ile benim tanışman 2022 yılında işimi kurup İş Bankası'nda bir ticari hesap açınca başladı. Aslında bir çok ba

Senin Favori Robot Markan Ne?

Geçmiş yazılarımda kötü olduğum bir şey yok demiştim. Birini atlamışım: Political agility konusunda kötüyüm. Yazıya böyle başlıyorum çünkü favori robot markamı birazdan açığa vuracağım. Genel olarak böyle bir soruya verilmesi gereken cevap hangi robot tipi ya da hangi proses olabilir?  İlave olarak siz de hangi ülke de diyebilirsiniz? Evet ülkelerin bile tercih ettiği robot tipleri değişiyor. Amerikalılar Japon markası Fanuc'a bayılıyor. Almanya biraz milliyetçi tavırda olabiliyor. Konu benim tercihime gelirse; ilk spoiler'ı veriyorum. Bu robot benim gibi sarı. Sektördekiler anladı. Sektörde olmayanlarla ise genel konuşmalar şöyle geçiyor: Gigafactory'e gittim, onlarca yüzlerce robot var desin. Markasını söyleyemiyorsa ne renk deriz? Sarı Fanuc, Turuncu Kuka, Mavi Yaskawa ve Beyaz ABB'dir. Çoğunlukla. Ben Fanucla fotoğrafımı koyacaktım ama en son yeşil robotuyla çekilmişim :) Değişik yeşiller ve kırmızı olan robotlar da boy boy, erişim mesafesine göre var. Uzun uzun rob

Güneş Enerjisi

O zaman en popüler yenilenebilir enerji türünden solar enerji yani güneş enerjisinden bahsediyorum. Benim güneş enerjisiyle tanışmam üniversite yıllarıma rastlar. Her taşın altından çıkan ben o zamanlar da güneş arabası yarışlarına takmıştım. Olacak iş değil, sebeplerini açıklıyorum. Öncelikle güneş enerjisinden iki türlü faydalanabiliyorsunuz. Elektrik elde edebilirsiniz ya da sıcak su elde edebilirsiniz. Yazın balkona da sıcak su koysanız hele bunu Antalya'da yapsınız evet neredeyse aynı şey. Ama Almanya gibi güneşin çok da olmadığı yerde bakıyorsunuz güneş tarlaları mevcut. Öncelikle bir güneş panelinin verimliliği 25% civarında. Üzerine toz geldi, yaprak düştü, açı değişti aman Allahım hemen etkileniyor. 30% civarında verimliliği uzaya giden araçlarda görüyoruz. Onlar da kozmik ışın, radyasyon gibi ışınımları da kullanıp özel panellerle gerçekleşiyor. Güneş enerjisini yakaladınız bu enerjileri tabi bizim fotovoltaik ya da güneş pili diyeceğimiz sistemlere iletmeniz gerekiyor ki