Pazar sabahı kahveler alındı. Önce Damla'nın blogu okunuyor, peşine Fatih Altaylı izleniyor. Bugün size üniversite yıllarımdan bir kesit anlatacağım. Nereden çıktı derseniz? Podcast ve diğer ilham konuşmaları için birkaç örnek yaşadığım olayı anlatsam iyi olacak dedim ve başladım anılarımı düşünmeye.
Üniversite yıllarımda gayet ağır bir bölüm Elektronik mühendisliğini hazırlık atlayarak ve 4 yılda bitirdim ama yaz okulunda :)
Ben özümde kendi kabuğunda olmayı seven, evde yalnız kitabını okuyayım diyen bir insanım. Konuşmayı sevmem, sosyalleşmeyi sevmem. Ama hayat öyle değil. Üzerinize aldığınız misyon sizi çok konuşmak zorunda bırakan, sürekli yeni insanlarla tanıştıran ve evinizden çıkaran durumlara fazlasıyla sahne oluyor.
Lise yıllarımda aşırı inek olan ben okulu okul 1.si olarak tamamladım. Üniversitenin ilk dönemi 3.0 ortalamayı gördüm. Ortama alıştım ve üniversite bitince hangi yetkinlikler cebimde mezun olmak istiyorum dedim. Hala Enerji doktoramı yapmamı sağlayan o yıllardaki yenilenebilir enerji tutkusu. Okulun güneş enerjili arabası, hidrojen enerjili arabası ve güneş teknesinin olduğu gruba dahil oldum. Bildiniz yine yeniden hep olduğu gibi tek kadın bendim ekipte. Baktım olmuyor TOG vakfına katıldım. Arkadaşlarımı da topluyorum biz çocuk esirgemedeyiz haftasonları. Kısa film senaryosu yazdım. Audition yaptık herkes oynamak istiyor. Onu çekiyoruz. Kendi üniversitem yetmedi diğer üniversitelerin kulüplerine de katıldım. Dil Topluluğunda yazı yazıyorum. Türkiye yetmedi Michigan'daki üniversitedeki arkadaşlarla konuşuyorum. NUNA hayatımızda Hollandalılarla görüşüyoruz. O yıllarda MSN popülerdi. İletişim yine çok hızlı. Noldu peki? 3. dönemde aldığım 6 dersin 5'inden kaldım.
Tabi hayatımdaki kişi çok mutlu okulu uzatırız, son yıl az dersimiz olur, gezer tozarız modunda. Ben de içimden bu salak ne diyor diyorum.Ben asla boş gezemem. Diğer yandan arkadaş çevrem hayatından çok memnun. Ev arkadaşımı şimdiki eşiyle tanıştırdım. O zaman da şimdi olduğu gibi siz iyi match olursunuz diyip herkesi birbiriyle tanışıyorum. Hatta arkadaşım şöyle anlatıyor. Kantine gitmiş. Bilmem kim onu görmüş bana selam söylemiş. Bilmem kim el sallamış.
Sonunda ben okul kulübüyle Fransa'ya gidip ödül aldım. Michigan'dakilerle hala görüşüyorum. Arkadaşım benim tanıştırdığım kişiyle evlendi. Ben de üniversiteden olmayan biriyle evlendim.
Asıl olaya gelirsek geçen yazımda bahsettiğim okyanusu size anlatmam gerek. Ben bu sosyal kelebek modunda tabi içten içe üniversite bitince ne olacak sorusunu sordum. O zamanlar da Londra aşığı olarak önce Londra'da dil okulu peşine kendi işimi kuracağım. Adı da 'Ocean Software' olacak. Her yerde imzam okyanus.
Arkadaşlarıma iyice işledim durumu. Ben mezun olacağım 1-2 yıla yazılım şirketimi kuracağım. Dünya devi olacağım. Onları da ekibe katacağım. Peki noldu? Okulu bitirmeden birkaç işe başvurdum ama sırf Türkiye teknolojisi bundan geri kalmasın diye :) Aslında iş bulabilecek miyimi test ediyorum. Sanırım 300 işe başvurmuşumdur ve mezun olmadan iş buldum. Testim başarılı oldu. Bir gidip görüşeyim derken baktım işe girmişim. Beyaz yaka hayatımda güzel paralar kazanıyorum. Devam ettim. Kendi işimi kurma günü geldi. Ben başladım isim aramaya. Yok markayı anlatsın. Yok farklı olsun. O bu şu derken o günlerde üniversitedeki arkadaşımla buluştum ve isim bulamıyorum dedim. Gözlerini büyüttü. Okyanus olacak ya dedi 😀 Okyanus olmadı arkadaşlar. Nilus oldu. Aradan geçen zamanda ben anne olmuştum ve hayallerinizden öte bir duygu varsa o da anneliktir.
Melissa Nil benim büyük kızım. Yaprak Duru da küçük olan. Nilus Nil'in Latincesi. Nil-us. Us akıllı demek. Akıllı Nil'in şirketi. Ve us İngilizce de biz demek bizi birleştiren Nil.
Her konuşmamın sonunda mutlaka üniversitede okuyan arkadaşlarıma seslenirim. Bunda da sesleneyim. Kendi sesiniz olsun ve hayallerinizin peşinden koşun!
Bu benim hikayemin sadece küçük bir kısmı!
Yorumlar
Yorum Gönder