Sultan 2. Mahmud, bu köklü reformları yaparken çok sıkıntılı
günler içinde idi. Bir gün yanındakilere;
"Bana öyle bir söz bulun ki, bu sıkıntıların, bu dertlerin arasında
onu okuduğumda umutsuzluğum gitsin, acım dinsin. Mutlu olduğumda da yine onu
okuyayım, rehavete kapılmayayım, dünya nimetlerine tamah etmeyeyim, saltanat
makamının, tahtımın gücüyle aslımı, insanlığımı unutmayayım. İşte bu sözü, bir
yüzüğe yazdırayım, her gördüğümde, neşem de ve hüznüm de bana aynı etkiyi
yapsın" der.
Sultan'ın bu isteği üzerine herkes seferber olur. İlim
erbabı, şairler, yüzük yapanlara haber salınır. Ne yazılıp çizdilerse Padişah
bunların hiçbirini beğenmez, aradığını bulamaz.
O günlerde İstanbul'a bir ilim erbabı derviş gelir. İlim ve
irfanıyla ahalinin dikkatini çeken dervişe Sultan Mahmud'un isteği iletilir.
Kalp gözü açık olan dervişin dilinden beklenen o sihirli söz dökülüverir;
"Bu da geçer Ya HU" der. Bu sözü duyanlar büyülenmiştir. Hemen hattat
Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin yanına koşarlar, Kazasker Mustafa İzzet
Efendi'nin yazdığı söz, yüzüğe işlenerek Padişah 2. Mahmud'a takdim edilir.
O günden sonra Padişah ne zaman sıkılıp dara düşse, ya da ne
zaman neşelenip dünyaya dalsa bu sözü okur kendine çeki düzen verirmiş.
Yorumlar
Yorum Gönder