İtiraf ediyorum. Müslüm Gürses'in bir şakısına bayıldım. Çok güzel. Hayır Nilüfer olan değil. Nilüfer de çok güzel ama Yalnızlar Rıhtımı'na bayıldım! Linki aşağıya bırakıyorum ve size yazmadan duramayacağım bir olayı anlatmaya geçiyorum.
Meloşla sinemaya gittik ama ucu ucuna yetiştik. En son popcorn alacağız ve içeri gireceğiz. Ben başta reklam oynatılıyor diye rahatım. Sırada kız aşı kartı sordu. İlk defa sorulduğu için ben de o ne ki falan diyorum. Adamın biri sırada olmasına rağmen gayet ayı bir şekilde dedi ki bizim filmimiz başlıyor. Salak aynı filme giriyoruz. Neyse cevap vermedim. Girdik ama onların yanında gelen minik kız yalnız girdi. Ben de tabi diyorum ki vaayyy çocukları kendini geliştirsin diye yalnız soktular kadın da ara ara gelip bakıyor. Bir saçmalık da var ortada ama işte ben yine ideal anne fikirlerimden senaryo yazdım. Aradan yarım saat geçti çocuk yanıma geldi. Ben kapıyı açamıyorum dedi. Yalnız korktu diye açtım. Annesi dışarı değil. Annenin adı ne dedim canım? Derya dedi. Derya Hanım diye seslendim ses yok. Babanın adı neydi dedim. O adam babam değil demez mi? Belli ki annesiyle babası ayrılmış. Çocuğu sinemaya bırakmışlar takılıyorlar. Baktık ettik annesi yok geri girdik filme kızı yanımıza oturttuk ve beraber izlemeye başladık. Benim içim bin parçaya bölünmüştü. Peki o minik kız neler düşünmüştür? Küçücük yaşında Yalnızlar Rıhtımında bekliyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder