HSYK seçimleri yapıldı...
Seyrediyorum televizyonda, genç bir savcı, oy vermek için sırasını bekliyor, kucağında 5-6 yaşındaki kızı, meğer eşi de hâkimmiş, haliyle o da oy kullanmaya gelmiş, hâkim anne çıkacak, savcı baba girecek, “Çocuğu bırakacak kimsemiz olmadığı için beraberimizde getirdik” diyor.
*
Beyşehir.
Hacıakif Mahallesi.
Kapıda ambulans.
Üç katlı apartmanın giriş dairesinden battaniyeye sarılı cansız bir beden çıkarıyor polisler, suratları allak bullak... Savcı nezaret ediyor, neler görmüş o güne kadar ama, bu başka, duygusal olarak darmadağın... Battaniyenin içinde bir kız çocuğu var çünkü.
*
Tavana asmış kendini.
*
Bakıyorlar sağa sola.
Öğrenci kimliği...
Henüz 14 yaşında.
*
Bekliyorlar biraz, ne gelen var eve, ne giden... “Annesinin arkadaşıyım” diye telefon eden bir kadının ihbarıyla geldikleri adreste, cenazenin sahibini arıyorlar. Kadını buluyorlar. “Annesi nerede?” diye soruyorlar... 10 gün önceki fuhuş operasyonunda içeri tıkıldığı ortaya çıkıyor.
*
Ya babası?
*
Anneyi tanıyan kadın, babayı tanımıyor, “Ana-kız yaşıyorlardı” diyor. Komşulara soruyorlar. Bilen yok. Zaten 15 gün önce taşınmışlar, tüm bildikleri bu... Ev kiralık. Ev sahibi bulunuyor. “Kadınla adam geldi, evliyiz dediler, adam eczacı kalfasıymış, parada anlaştık, verdim” diyor. Eczacı kalfası denilen adamı soruşturuyorlar... Kocası değil. Eczacı da değil. O da içerde. Aynı operasyondan.
*
Son çare muhtar... Muhtara gidiliyor. Evet, 15 gün önce taşınmışlar ama, ana-kız kayıtlı, adam yok, Aksaray’dan gelmişler Beyşehir’e, Aksaray’daki eski adresi veriyor muhtar... Aksaray’a soruluyor. Dram büyüyor. Babası, dört sene önce birini öldürmüş, cezaevinde yatıyor.
*
Üstelik, baba öz baba değil... Canına kıyan kızın, gayrimeşru ilişkinin meyvesi olduğu, annesinin bu adamla evlendiği, adamın da kızı nüfusuna geçirdiği ortaya çıkıyor.
*
Okula soruluyor. Öğretmenlerin başından aşağı kaynar su dökülüyor. Çünkü, ne ananın içeri tıkıldığından haberleri var, ne babadan, ne de kızcağızın kendini astığından... Yeni öğrenci, derslerinde başarılı, yürüyerek gelip gidiyor, yalnız; tüm bildikleri ev adresi.
*
Ana içerde.
Babalık içerde.
Ana yıllar önce reddedilmiş, akraba yok, varsa da, nerede olduklarını bilen yok.
*
Kız tek başına... Morgda.
*
Beyşehir Belediyesi yıkatıyor talihsiz körpenin bedenini, götürüp, Merkez Çarşı Camii’nin musalla taşına koyuyor. Öğle namazından çıkan cemaat kılıyor hiç tanımadıkları hemşerilerinin namazını, âdetten ya, haklarını helal ediyorlar... Alıyorlar omuzlara tabutu, cenaze arabasına yüklüyorlar, onlar da götürüp şehir mezarlığına defnediyor.
*
Böylece, kim olduğu bilinmeden, o güne kadar hiç merak edilmeden, oradan oraya savrulan... Kalabalıklar içinde tek başına yaşadığı 14 senelik ömründe, sanırım ilk kez “adresi” oluyor.
*
155 ada.
27 numara.
*
Koca koca yazarlar demokrasi,hak-hukuk filan gibi koca koca laflar döşenirken yazmak istedim, başka seçeneği kalmayan, tavana asılı küçük kızı.
*
Bırakacak kimsesi olmadığı için kendi çocuğunu kucaklayıp “adalet oylaması”na getiren ana-babalar okusun diye yazmak istedim... Karar verirken, başkalarının çocuklarını da kucaklasınlar diye.
*
Yoksa, senden olan senden olmayan’ların listesini manşetlere assan n’olur asmasan n’olur.
Seyrediyorum televizyonda, genç bir savcı, oy vermek için sırasını bekliyor, kucağında 5-6 yaşındaki kızı, meğer eşi de hâkimmiş, haliyle o da oy kullanmaya gelmiş, hâkim anne çıkacak, savcı baba girecek, “Çocuğu bırakacak kimsemiz olmadığı için beraberimizde getirdik” diyor.
*
Beyşehir.
Hacıakif Mahallesi.
Kapıda ambulans.
Üç katlı apartmanın giriş dairesinden battaniyeye sarılı cansız bir beden çıkarıyor polisler, suratları allak bullak... Savcı nezaret ediyor, neler görmüş o güne kadar ama, bu başka, duygusal olarak darmadağın... Battaniyenin içinde bir kız çocuğu var çünkü.
*
Tavana asmış kendini.
*
Bakıyorlar sağa sola.
Öğrenci kimliği...
Henüz 14 yaşında.
*
Bekliyorlar biraz, ne gelen var eve, ne giden... “Annesinin arkadaşıyım” diye telefon eden bir kadının ihbarıyla geldikleri adreste, cenazenin sahibini arıyorlar. Kadını buluyorlar. “Annesi nerede?” diye soruyorlar... 10 gün önceki fuhuş operasyonunda içeri tıkıldığı ortaya çıkıyor.
*
Ya babası?
*
Anneyi tanıyan kadın, babayı tanımıyor, “Ana-kız yaşıyorlardı” diyor. Komşulara soruyorlar. Bilen yok. Zaten 15 gün önce taşınmışlar, tüm bildikleri bu... Ev kiralık. Ev sahibi bulunuyor. “Kadınla adam geldi, evliyiz dediler, adam eczacı kalfasıymış, parada anlaştık, verdim” diyor. Eczacı kalfası denilen adamı soruşturuyorlar... Kocası değil. Eczacı da değil. O da içerde. Aynı operasyondan.
*
Son çare muhtar... Muhtara gidiliyor. Evet, 15 gün önce taşınmışlar ama, ana-kız kayıtlı, adam yok, Aksaray’dan gelmişler Beyşehir’e, Aksaray’daki eski adresi veriyor muhtar... Aksaray’a soruluyor. Dram büyüyor. Babası, dört sene önce birini öldürmüş, cezaevinde yatıyor.
*
Üstelik, baba öz baba değil... Canına kıyan kızın, gayrimeşru ilişkinin meyvesi olduğu, annesinin bu adamla evlendiği, adamın da kızı nüfusuna geçirdiği ortaya çıkıyor.
*
Okula soruluyor. Öğretmenlerin başından aşağı kaynar su dökülüyor. Çünkü, ne ananın içeri tıkıldığından haberleri var, ne babadan, ne de kızcağızın kendini astığından... Yeni öğrenci, derslerinde başarılı, yürüyerek gelip gidiyor, yalnız; tüm bildikleri ev adresi.
*
Ana içerde.
Babalık içerde.
Ana yıllar önce reddedilmiş, akraba yok, varsa da, nerede olduklarını bilen yok.
*
Kız tek başına... Morgda.
*
Beyşehir Belediyesi yıkatıyor talihsiz körpenin bedenini, götürüp, Merkez Çarşı Camii’nin musalla taşına koyuyor. Öğle namazından çıkan cemaat kılıyor hiç tanımadıkları hemşerilerinin namazını, âdetten ya, haklarını helal ediyorlar... Alıyorlar omuzlara tabutu, cenaze arabasına yüklüyorlar, onlar da götürüp şehir mezarlığına defnediyor.
*
Böylece, kim olduğu bilinmeden, o güne kadar hiç merak edilmeden, oradan oraya savrulan... Kalabalıklar içinde tek başına yaşadığı 14 senelik ömründe, sanırım ilk kez “adresi” oluyor.
*
155 ada.
27 numara.
*
Koca koca yazarlar demokrasi,hak-hukuk filan gibi koca koca laflar döşenirken yazmak istedim, başka seçeneği kalmayan, tavana asılı küçük kızı.
*
Bırakacak kimsesi olmadığı için kendi çocuğunu kucaklayıp “adalet oylaması”na getiren ana-babalar okusun diye yazmak istedim... Karar verirken, başkalarının çocuklarını da kucaklasınlar diye.
*
Yoksa, senden olan senden olmayan’ların listesini manşetlere assan n’olur asmasan n’olur.
Yorumlar
Yorum Gönder